![]() |
Onlinearabic.net Anasayfası ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
|
Kur'an-ı Ker'im Meal-Tercüme Çalışmaları | |
![]() |
|
![]() ![]() |
Yazar | Mesaj |
Necib Mahfuz
Yeni Üye ![]() ![]() Kayıt Tarihi: 17Eylül2008 Gönderilenler: 0 ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() Gönderim Zamanı: 17Eylül2008 Saat 15:13 |
“ASHAB-I KARYE MESELİ” Mesut YAZICI[1] mesutyazici@hotmail.com Kur’an-ı Kerim’in Yasin suresinde bir “Ashab-ı Karye Meseli”[2] yer almaktadır. Çoğu müfessirler bu karyenin Antakya, elçilerin de Hz. İsa’nın havarileri olduğunu yazarlar.[3] Bunlara istinaden üretilen bazı meallerde ise parantezler açılıp nice kelimeler eklenerek hedef metin anlam bakımından kaydırılmıştır.[4] Hatta bazıları parantez de kullanmayıp bu zayıf ve tutarsız rivayetleri ilgili ayetlerin mutlak anlamları gibi vermekten çekinmemişlerdir.[5] İbn Kesir gibi muhakkik müfessirler bu rivayetlere itiraz etmişler, bunları makbul görmemişlerdir. Bir takım yazarlar bu rivayetlere hiç değinmezlerken,[6] bir takım oryantalist yazarlar da öykünün kurmaca ve simgesel olduğunu, dolayısıyla tarihsel gerçeklere dayandırma zarureti bulunmadığını söylemişlerdir.[7]. Biz bu çalışmada, iç dinamikler dediğimiz karineleri dikkate almak suretiyle üçüncü bir yoldan giderek metni anlamaya gayret göstereceğiz. Söz konusu metnin öncesinde şu kısım vardır. وَسَوَاء عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ {10} إِنَّمَا تُنذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ {11} إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي الْمَوْتَى وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَآثَارَهُمْ وَكُلَّ شَيْءٍ أحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ {12} Buradan anlıyoruz ki ayetin ilk muhatabları müşrikler olmakla birlikte, daha ziyade Kitap ehli ve Kur’an’a tabi olmuş kimselerdir. Zira “zikr” kelimesi Kur’an müfredatında Tevrat için de kullanılmıştır.[8] Keza “imam” kelimesi de Hz. Musa’nın kitabı manasında geçmiştir.[9] Daha açık bir ifadeyle, az sonra aktarılacak örnek kıssanın her şeyin sayılıp yazılı bulunduğu bir kitapta, Kitab-ı Mukaddes’te mevcut olduğu vurgulanmaktadır. وَاضْرِبْ لَهُم مَّثَلاً أَصْحَابَ الْقَرْيَةِ إِذْ جَاءهَا الْمُرْسَلُونَ {13}إِذْ أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُوا إِنَّا إِلَيْكُم مُّرْسَلُونَ {14} قَالُوا مَا أَنتُمْ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَمَا أَنزَلَ الرَّحْمن مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ تَكْذِبُونَ {15} قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ إِنَّا إِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ {16} وَمَا عَلَيْنَا إِلاَّ الْبَلاَغُ الْمُبِينُ {17} قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ لَئِن لَّمْ تَنتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُم مِّنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ {18} قَالُوا طَائِرُكُمْ مَعَكُمْ أَئِن ذُكِّرْتُم بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ {19} وَجَاء مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَسْعَى قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ {20} اتَّبِعُوا مَن لاَّ يَسْأَلُكُمْ أَجْراً وَهُم مُّهْتَدُونَ {21} وَمَا لِي لاَ أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ {22} أَأَتَّخِذُ مِن دُونِهِ آلِهَةً إِن يُرِدْنِ الرَّحْمَن بِضُرٍّ لاَّ تُغْنِ عَنِّي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئاً وَلاَ يُنقِذُونِ {23} إِنِّي إِذاً لَّفِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ {24} إِنِّي آمَنتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِ {25} قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِي يَعْلَمُونَ {26} بِمَا غَفَرَ لِي رَبِّي وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُكْرَمِينَ {27}وَمَا أَنزَلْنَا عَلَى قَوْمِهِ مِن بَعْدِهِ مِنْ جُندٍ مِّنَ السَّمَاءِ وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ {28} إِن كَانَتْ إِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ {29} يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِ مَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلاَّ كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُون {30} أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنْ الْقُرُونِ أَنَّهُمْ إِلَيْهِمْ لاَ يَرْجِعُونَ {31} وَإِن كُلٌّ لَّمَّا جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ {32} Öncelikle benzer bir temanın Kur’an’ın öteki surelerinde ve öteki ayetlerinde bulunup bulunmadığını araştırmakla işe başlıyoruz. Ortak kelime ve kavramları izleyerek ortak mesajı, bu mesajdan hareketle de olayın kahramanlarını ve geçtiği mekanları bulmayı deneyeceğiz. Ashab-ı karye ibaresi ilk bakışta muğlak gözükmekle birlikte, her iki kelime de kavimlerin helaki bağlamında Hz. Musa’ya yakın olarak kullanılmıştır. Hac 44, 45 وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَثَمُودُ {42} وَقَوْمُ إِبْرَاهِيمَ وَقَوْمُ لُوطٍ {43} وَأَصْحَابُ مَدْيَنَ وَكُذِّبَ مُوسَى فَأَمْلَيْتُ لِلْكَافِرِينَ ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ {44} فَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ فَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَى عُرُوشِهَا وَبِئْرٍ مُّعَطَّلَةٍ وَقَصْرٍ مَّشِيدٍ {45} Kehf 58-60 وَرَبُّكَ الْغَفُورُ ذُو الرَّحْمَةِ لَوْ يُؤَاخِذُهُم بِمَا كَسَبُوا لَعَجَّلَ لَهُمُ الْعَذَابَ بَل لَّهُم مَّوْعِدٌ لَّن يَجِدُوا مِن دُونِهِ مَوْئِلاً {58} وَتِلْكَ الْقُرَى أَهْلَكْنَاهُمْ لَمَّا ظَلَمُوا وَجَعَلْنَا لِمَهْلِكِهِم مَّوْعِداً {59} وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِفَتَاهُ لَا أَبْرَحُ حَتَّى أَبْلُغَ مَجْمَعَ الْبَحْرَيْنِ أَوْ أَمْضِيَ حُقُباً {60} Başka bir deyişle ashab-ı karye deyiminden medeniyet sahiplerini, güçlü şehir halkını anlayabiliriz. O taktirde burası Mısır olur. Helak olan yer Mısır ve helak olan kavim Firavun halkı olur.[10] Kur’an’ın daha en başından, üçüncü sırada nazil olan Müzzemmil suresi 15.ve 16. ayetinden son inen suresi Maide ayetlerine[11] kadar Hz. Musa’dan bahsetmekte olduğunu biliyoruz. إِنَّا أَرْسَلْنَا إِلَيْكُمْ رَسُولاً شَاهِداً عَلَيْكُمْ كَمَا أَرْسَلْنَا إِلَى فِرْعَوْنَ رَسُولاً {15} فَعَصَى فِرْعَوْنُ الرَّسُولَ فَأَخَذْنَاهُ أَخْذاً وَبِيلاً {16} Kabaca söyleyecek olursak, bir “Musa Suresi” bulunmamakla birlikte Kur’an’ın % 10’u Hz. Musa kıssasına ayrılmıştır. Hz. Musa kıssası, başka surelerde kısa kısa detayları verilse bile, en az 5 surede farklı açılarıyla baştan sona tekrarlanmıştır.[12] Bildiğimiz bir başka şey, Hz. Musa’nın çoğu kez Hz. Harun ile birlikte anıldığıdır.[13] Daha dikkat çekici bir nokta ise her ikisinin tekzip edildiğinin Kur’an’da[14] vurgulanmış olmasıdır. ثُمَّ أَرْسَلْنَا مُوسَى وَأَخَاهُ هَارُونَ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُّبِينٍ {45} إِلَى فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْماً عَالِينَ {46} فَقَالُوا أَنُؤْمِنُ لِبَشَرَيْنِ مِثْلِنَا وَقَوْمُهُمَا لَنَا عَابِدُونَ {47} فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُوا مِنَ الْمُهْلَكِينَ {48} Dahası, Hz. Musa ve Hz. Harun de Sırat-ı Mustakim kelimelerine yakın geçmiştir (Yasin 4). Saffat 118 وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَى مُوسَى وَهَارُونَ {114} وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ {115} وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ {116} وَآتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ الْمُسْتَبِينَ {117} وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ {118} وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِي الْآخِرِينَ {119} سَلَامٌ عَلَى مُوسَى وَهَارُونَ {120} إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ {121} إِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ {122} Hz. Musa da, Yasin suresindekiler gibi uğursuzluk getirmekle suçlanmıştır.[15] Araf 131 فَإِذَا جَاءتْهُمُ الْحَسَنَةُ قَالُواْ لَنَا هَـذِهِ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَطَّيَّرُواْ بِمُوسَى وَمَن مَّعَهُ أَلا إِنَّمَا طَائِرُهُمْ عِندَ اللّهُ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ {131} Hz. Musa da, Yasin suresindekiler gibi taşlanmakla korkutulmuştur.[16] Duhan 20 وَإِنِّي عُذْتُ |
|
Hiçbir mazeret "Başarı" nın yerini tutmaz.
|
|
![]() |
|
Necib Mahfuz
Yeni Üye ![]() ![]() Kayıt Tarihi: 17Eylül2008 Gönderilenler: 0 ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() |
Hz. Musa da, Yasin suresindekiler gibi taşlanmakla korkutulmuştur.[1] Duhan 20 وَإِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ أَن تَرْجُمُونِ {20} Cinlerin Kur’an’ı dinleyip imana gelişleri Cin suresi ayetlerine[2] ilaveten, Ahkaf suresinde de Hz. Musa ile irtibatlandırılarak gündeme gelmiştir. وَمِن قَبْلِهِ كِتَابُ مُوسَى إِمَاماً وَرَحْمَةً وَهَذَا كِتَابٌ مُّصَدِّقٌ لِّسَاناً عَرَبِيّاً لِّيُنذِرَ الَّذِينَ ظَلَمُوا وَبُشْرَى لِلْمُحْسِنِينَ {12} إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ {13} أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ {14} وَإِذْ صَرَفْنَا إِلَيْكَ نَفَراً مِّنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْآنَ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُوا أَنصِتُوا فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا إِلَى قَوْمِهِم مُّنذِرِينَ {29} قَالُوا يَا قَوْمَنَا إِنَّا سَمِعْنَا كِتَاباً أُنزِلَ مِن بَعْدِ مُوسَى مُصَدِّقاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ وَإِلَى طَرِيقٍ مُّسْتَقِيمٍ {30} يَا قَوْمَنَا أَجِيبُوا دَاعِيَ اللَّهِ وَآمِنُوا بِهِ يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ {31} وَمَن لَّا يُجِبْ دَاعِيَ اللَّهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْأَرْضِ وَلَيْسَ لَهُ مِن دُونِهِ أَولِيَاء أُوْلَئِكَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ {32} أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَلَمْ يَعْيَ بِخَلْقِهِنَّ بِقَادِرٍ عَلَى أَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتَى بَلَى إِنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ {33} Hud 17 أَفَمَن كَانَ عَلَى بَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّهِ وَيَتْلُوهُ شَاهِدٌ مِّنْهُ وَمِن قَبْلِهِ كِتَابُ مُوسَى إَمَاماً وَرَحْمَةً أُوْلَـئِكَ يُؤْمِنُونَ بِهِ وَمَن يَكْفُرْ بِهِ مِنَ الأَحْزَابِ فَالنَّارُ مَوْعِدُهُ فَلاَ تَكُ فِي مِرْيَةٍ مِّنْهُ إِنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يُؤْمِنُونَ {17} Buralarda geçen Musa kelimelerinin yanı sıra, ayrıca dikkat çekmek istediğimiz husus Yasin 25, Hud 17 ve Ahkaf 10. ayetlerde hep Peygambere iman eden, kitaba tanıklık eden, peygambere destek verici konuşmalar yapan birer kahramanın söz konusu edilmiş olmasıdır.[3] Ahkaf 10 قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِن كَانَ مِنْ عِندِ اللَّهِ وَكَفَرْتُم بِهِ وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِّن بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَى مِثْلِهِ فَآمَنَ وَاسْتَكْبَرْتُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ {10} Hz. Musa’ya da, Yasin 20. ayetteki gibi şehrin bir ucundan meçhul bir adam gelerek yardım etmektedir. Kasas 20 وَجَاء رَجُلٌ مِّنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ يَسْعَى قَالَ يَا مُوسَى إِنَّ الْمَلَأَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ فَاخْرُجْ إِنِّي لَكَ مِنَ النَّاصِحِينَ {20} Hz. Musa’yı da bir meçhul mümin savunmakta ve kayırmaktadır. Mümin 28 وَقَالَ رَجُلٌ مُّؤْمِنٌ مِّنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ إِيمَانَهُ أَتَقْتُلُونَ رَجُلاً أَن يَقُولَ رَبِّيَ اللَّهُ وَقَدْ جَاءكُم بِالْبَيِّنَاتِ مِن رَّبِّكُمْ وَإِن يَكُ كَاذِباً فَعَلَيْهِ كَذِبُهُ وَإِن يَكُ صَادِقاً يُصِبْكُم بَعْضُ الَّذِي يَعِدُكُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ كَذَّابٌ {28} يَا قَوْمِ لَكُمُ الْمُلْكُ الْيَوْمَ ظَاهِرِينَ فِي الْأَرْضِ فَمَن يَنصُرُنَا مِن بَأْسِ اللَّهِ إِنْ جَاءنَا قَالَ فِرْعَوْنُ مَا أُرِيكُمْ إِلَّا مَا أَرَى وَمَا أَهْدِيكُمْ إِلَّا سَبِيلَ الرَّشَادِ {29} وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُم مِّثْلَ يَوْمِ الْأَحْزَابِ {30} مِثْلَ دَأْبِ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذِينَ مِن بَعْدِهِمْ وَمَا اللَّهُ يُرِيدُ ظُلْماً لِّلْعِبَادِ {31} Mümin suresi de Yasin ile ortak tema olarak ( “ol” der, o şey olur ) kelimelerini içerir.[4] هُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ فَإِذَا قَضَى أَمْراً فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ {68} Buradaki “ ol ! ” kelimesi sayha-i vahide, yani tek bir ses, tek bir emir deyiminin karşılığıdır. Aynı tema, Sur’a üfürülme teması dahil (Yasin 15, 51), içinde yine Hz. Musa’dan bahsedilecek olan ve Yasin suresi ile uyum içinde bulunan En’am suresinde de geçmiştir. وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ بِالْحَقِّ وَيَوْمَ يَقُولُ كُن فَيَكُونُ قَوْلُهُ الْحَقُّ وَلَهُ الْمُلْكُ يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّوَرِ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ {73} وَمَا قَدَرُواْ اللّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِذْ قَالُواْ مَا أَنزَلَ اللّهُ عَلَى بَشَرٍ مِّن شَيْءٍ قُلْ مَنْ أَنزَلَ الْكِتَابَ الَّذِي جَاء بِهِ مُوسَى نُوراً وَهُدًى لِّلنَّاسِ تَجْعَلُونَهُ قَرَاطِيسَ تُبْدُونَهَا وَتُخْفُونَ كَثِيراً وَعُلِّمْتُم مَّا لَمْ تَعْلَمُواْ أَنتُمْ وَلاَ آبَاؤُكُمْ قُلِ اللّهُ ثُمَّ ذَرْهُمْ فِي خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ {91} Daha açık bir ifadeyle Firavun ve Nemrud gibi güçlü ordu sahibi nankörler, ordusu ve koruyucusu olmadığını gördükleri müminlere sataşmamalıdırlar. Zira o sahipsiz ve ordusuz zannedilen müminler Allah’ın bir “ ol ! “ emriyle galip duruma gelebilirler. Nitekim yine Mümin suresinde de, Yasin suresindeki[5] gibi meçhul mümin kişi Allah tarafından korunurken Al-i Firavun helak olmuştur.[6] Kıssada geçen ( azzezna bi-salisin / üçüncü bir mürsel ile önceki ikisini takviye etmiştik ) kelimeleriyle kastedilen şahsın Hz. İsa olduğunu düşünüyoruz. Biliyoruz ki Hz. İsa da Hz. Musa ve Hz. Harun gibi İsrail oğullarına gönderilmiştir. Hz. İsa onlara ismi Ahmed olan bir Peygamber geleceğini müjdelemiştir.[7] Saf 6 وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُم مُّصَدِّقاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَمُبَشِّراً بِرَسُولٍ يَأْتِي مِن بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ Hz. İsa da Sırat-ı Mustakim kelimelerine yakın geçmiştir. Al-i İmran 51 إِنَّ اللّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ هَـذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ {51} Meryem 35, 36 مَا كَانَ لِلَّهِ أَن يَتَّخِذَ مِن وَلَدٍ سُبْحَانَهُ إِذَا قَضَى أَمْراً فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ {35} وَإِنَّ اللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ {36} Ayrıca, Kur’an müfredatında kronolojik sıradan ziyade mesaja müteallik yeni bir tasnif söz konusudur. Eski malzemelerle yeni bir bina inşa edilmektedir. Hz. İsa, Hz. Davud ile ortak anılabildığı gibi,[8] Kur’an’ın pek çok ayetinde Hz. Musa’ya yakın olarak ve Hz. Musa’nın hemen ardından zikredilmektedir.[9] Zuhruf 51-64 وَنَادَى فِرْعَوْنُ فِي قَوْمِهِ قَالَ يَا قَوْمِ أَلَيْسَ لِي مُلْكُ مِصْرَ وَهَذِهِ الْأَنْهَارُ تَجْرِي مِن تَحْتِي أَفَلَا تُبْصِرُونَ {51} أَمْ أَنَا خَيْرٌ مِّنْ هَذَا الَّذِي هُوَ مَهِينٌ وَلَا يَكَادُ يُبِينُ {52} فَلَوْلَا أُلْقِيَ عَلَيْهِ أَسْوِرَةٌ مِّن ذَهَبٍ أَوْ جَاء مَعَهُ الْمَلَائِكَةُ مُقْتَرِنِينَ {53} فَاسْتَخَفَّ قَوْمَهُ فَأَطَاعُوهُ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْماً فَاسِقِينَ {54} فَلَمَّا آسَفُونَا انتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ {55} فَجَعَلْنَاهُمْ |
|
Hiçbir mazeret "Başarı" nın yerini tutmaz.
|
|
![]() |
|
Necib Mahfuz
Yeni Üye ![]() ![]() Kayıt Tarihi: 17Eylül2008 Gönderilenler: 0 ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() |
Saf suresi 6. ayette “CAE hum” şekliyle geçtiği üzere Hz. İsa’dan sonra da Hz. Muhammed’in “gelmekte olduğu” müjdelenmiştir. Yasin suresindeki “ve CAE” diye başlayan 20. ayet Muhammed Mustafa aleyhi’s-selamı anlatmaktadır. Gelen ve evvelki üç büyük peygamberi savunan, aynı çizgiyi sürdüren şahıs Muhammed Mustafa’dır.[1] Nitekim yine bundan dolayı Yasin 15. ayet ile En’am suresi 91. ayet uyum içindedir. Zira Allah bir insana vahiy vermez deyip ardından, Allah’ın Hz. Musa’yı göndermesine ve ona Tevrat’ı indirmesine iman edebilen insanlar Hz. Muhammed’i de göndermiş olmasına ve ona da Kur’an’ı indirmiş olmasına iman etmemekle çelişkiye düşmektedirler. En’am 91, 92 وَمَا قَدَرُواْ اللّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِذْ قَالُواْ مَا أَنزَلَ اللّهُ عَلَى بَشَرٍ مِّن شَيْءٍ قُلْ مَنْ أَنزَلَ الْكِتَابَ الَّذِي جَاء بِهِ مُوسَى نُوراً وَهُدًى لِّلنَّاسِ تَجْعَلُونَهُ قَرَاطِيسَ تُبْدُونَهَا وَتُخْفُونَ كَثِيراً وَعُلِّمْتُم مَّا لَمْ تَعْلَمُواْ أَنتُمْ وَلاَ آبَاؤُكُمْ قُلِ اللّهُ ثُمَّ ذَرْهُمْ فِي خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ {91} وَهَـذَا كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ مُّصَدِّقُ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَلِتُنذِرَ أُمَّ الْقُرَى وَمَنْ حَوْلَهَا وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ يُؤْمِنُونَ بِهِ وَهُمْ عَلَى صَلاَتِهِمْ يُحَافِظُونَ {92} Yine En’am suresinde, şirkten uzak durmak suretiyle huzur ve emniyete nail olmuş mühtedilerden, bu arada Hz. Musa, Hz. Harun ve Hz. İsa’dan, sırat-ı mustakimden bahsedip ücret de istemeyen kişi Peygamber efendimizdir (Yasin 20, 21) وَكَيْفَ أَخَافُ مَا أَشْرَكْتُمْ وَلاَ تَخَافُونَ أَنَّكُمْ أَشْرَكْتُم بِاللّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَاناً فَأَيُّ الْفَرِيقَيْنِ أَحَقُّ بِالأَمْنِ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ {81}الَّذِينَ آمَنُواْ وَلَمْ يَلْبِسُواْ إِيمَانَهُم بِظُلْمٍ أُوْلَـئِكَ لَهُمُ الأَمْنُ وَهُم مُّهْتَدُونَ {82} وَتِلْكَ حُجَّتُنَا آتَيْنَاهَا إِبْرَاهِيمَ عَلَى قَوْمِهِ نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مَّن نَّشَاء إِنَّ رَبَّكَ حَكِيمٌ عَلِيمٌ {83}وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ كُلاًّ هَدَيْنَا وَنُوحاً هَدَيْنَا مِن قَبْلُ وَمِن ذُرِّيَّتِهِ دَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ وَأَيُّوبَ وَيُوسُفَ وَمُوسَى وَهَارُونَ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ {84}وَزَكَرِيَّا وَيَحْيَى وَعِيسَى وَإِلْيَاسَ كُلٌّ مِّنَ الصَّالِحِينَ {85} وَإِسْمَاعِيلَ وَالْيَسَعَ وَيُونُسَ وَلُوطاً وَكُلاًّ فضَّلْنَا عَلَى الْعَالَمِينَ {86} وَمِنْ آبَائِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَإِخْوَانِهِمْ وَاجْتَبَيْنَاهُمْ وَهَدَيْنَاهُمْ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ {87} ذَلِكَ هُدَى اللّهِ يَهْدِي بِهِ مَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَلَوْ أَشْرَكُواْ لَحَبِطَ عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَعْمَلُونَ {88} أُوْلَـئِكَ الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ فَإِن يَكْفُرْ بِهَا هَـؤُلاء فَقَدْ وَكَّلْنَا بِهَا قَوْماً لَّيْسُواْ بِهَا بِكَافِرِينَ {89} أُوْلَـئِكَ الَّذِينَ هَدَى اللّهُ فَبِهُدَاهُمُ اقْتَدِهْ قُل لاَّ أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْراً إِنْ هُوَ إِلاَّ ذِكْرَى لِلْعَالَمِينَ {90} Keza, az önce sunulduğu üzere, Hz. Musa ve Hz. İsa’yı darb-ı mesel olarak anlatan, kavimlerin helakine dair misaller veren kişi de Peygamber efendimizdir.[2] Başka bir surede, Yasin suresinde bahsettiği gibi, hem boyunduruklardan (Yasin 8) hem de helak oluş mesellerinden (Yasin 13, 31) birlikte bahsetmiştir. Raad 5,6 وَإِن تَعْجَبْ فَعَجَبٌ قَوْلُهُمْ أَئِذَا كُنَّا تُرَاباً أَئِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ أُوْلَـئِكَ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ الأَغْلاَلُ فِي أَعْنَاقِهِمْ وَأُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدونَ {5} وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالسَّيِّئَةِ قَبْلَ الْحَسَنَةِ وَقَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِمُ الْمَثُلاَتُ وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغْفِرَةٍ لِّلنَّاسِ عَلَى ظُلْمِهِمْ وَإِنَّ رَبَّكَ لَشَدِيدُ الْعِقَابِ {6} Bilindiği üzere, Kur’an kendine has bir uslup özelliği olarak, şiirsel bir anlatımla istikbale atıf yapar, istikbalden tablolar sunarak,[3] ön bilgilendirmeyle insanları korkutmak ve bu suretle korumak ister. Çünkü ön bilgi kazandırır.[4] Aynı şekilde Yasin suresinde de Peygamber Muhammed Mustafa’ya, müşriklerin zannının hilafına, mağfiret olunup[5] Cennet’e gir denilecek, kendisine Cennet nimetleri ikram edilecektir. Peygamber Muhammed Mustafa bu durumun kavmi tarafından bilinmesini istemektir. Sesinin duyulmasını istemektedir.[6] Ardından gelen bölümde, tekrar Hz. Musa ve onun savunan mümin öyküsüne paralel bir söylemle, o öyküye de atıf yaparak, Peygambere ve onun ardından gelen müminlere tabi olunmaması halinde nankör insanların bir şekilde helak olarak Allah’ın huzurunda sorgulanacakları zikredilir.[7] Çünkü Allah insanlara “Mürseliyne, (peygamberlere) ne cevap verdiniz?” diye soracaktır.[8] Zira Muhammed Mustafa kendisinin bir mürsel olduğunu vurguladığı halde (Yasin 3), kavmi “sen mürsel değilsin” diyerek onu yalanlamıştı.[9] Ayrıca, öldükten sonra dirilmeye ve Allah’ın el-Fatır ismine atıf yapan yine Muhammed Mustafa’dır.[10] Yine İsra suresinin mesajına paralel olarak, Hz. Musa’nın başarılarının ardından Fravun’dan kalan yerlere İsrail oğullarının iskan edilmesi gibi[11] Peygamber Muhammed Mustafa’nın da devlete nail olacağı müjdelenmiştir.[12] SONUÇ: Kanaatimize göre, Yasin suresinin incelediğimiz ayetleri Hz. Musa ile ilgilidir. Hz. Musa Kur’an boyunca Peygamber efendimize en yakın şahsiyet olarak gözükmektedir. Keza Tevrat, Kur’an’ın tasdik ettiği ve detaylandırdığı bir kitaptır. Dolayısıyla baştan sona simgesel ve kurmaca bir öykü olmaktan ziyade tarihsel tarafı bulunan, özet halinde bir yorumla yeri, zamanı ve kişileri bilinen bir mesel sunulmuştur. Öykü, bir kavmin helakinden ziyade, ki öyle olsaydı detayları verilirdi, evvelce helak olmuş insanların ve kavimlerin öyküsüyle eğitilmeyi hedeflemektedir. Başka bir deyişle, insanlar ya da kavimler topluca ölmeseler bile, yaptıkları kötülüklerin cezasını dünyada da çekmeye başladıkları gibi, asıl ve mutlaka Ahiret’te hesaba çekileceklerdir (Yasin 51-65). Öyküyü iki türlü okuyabiliriz. Birinci okumamıza göre, İlk iki elçi : Hz. Musa ve Hz. Harun, Yer: Mısır, Kavim : Peygamber karşıtı Fravun halkı (Bir süre sonra, aynı çizgide bir peygamber olarak gönderilen) Üçüncü elçi : Hz. İsa, Yer: Kudüs, Kavim: Peygamber karşıtı halk. Onlara destek için gelen, iman eden (Yasin 25, Bakara 285), Cennet’e girdiği (Yasin 26, 27) söylenen kişi : Hz. Muhammed Mustafa, Yer : Mekke, Kavim : Kureyş Bu okuma, ki tarihin Kur’ani bir yorumudur ve Kur’an’ın mantığına ve şiirselliğine de çok uygundur, bizce tercih edilmekle birlikte, baştan sona salt mustakil bir kıssa gibi değerlendirirsek ikinci okumada, destek için gelen 4. şahıs Mü’min suresinde geçtiği üzere ölüm tehdidi altındaki Hz. Musa’yı savunan ve o zamana kadar imanını gizlemiş bulunan “mümin kişi” olur (Mü’min 28-45). Allah o mümin kişiyi de Hz. Musa’yı ve Hz. Harun’u kurtardığı gibi koruyup kurtarmış, Cennet’e almış, Firavun ailesini ise dünyada ve ahirette mağlup edip hüsrana uğratmış, onları Cehennem ehli eylemiştir (Mü’min 45-52). Bu okuma da Kur’an’ın ruhuna uygundur. Zira böylesi bir “iyham : vehme düşürme” sanatı Kur’an’ın başka yerlerinde de mevcuttur.[13] Her iki surede de prangalara vurulmuş suçlular ve mahkumlar simgesi mevcuttur (Mü’min 71, Yasin 8). Nitekim bütün bu simgeler ve kavramlar Sebe suresinde de tekrar vurgulanmıştır.[14] Böylece, başta Peygamber efendimizden olmak üzere öteki bütün müminlerden Yasin suresi kanalıyla imanda sebat ve sabır göstermeleri gerektiği, ölümlü dünyadayken zalimler tarafından prangalara vurulup ölümle yargılansalar bile,[15] asıl muhasebe ve muhakemenin Ahirette olduğunu (Yasin 52-54), asıl kazanılması gerekenin Cennet nimetleri (Yasin 55-58) ve asıl korkulması gerekenin Ahiret’deki yargı günü (Fatiha 4, Saffat 20, Müddessir 46, İnfitar 9, İbrahim 41) ve Cehennem azabı (Yasin 63-65) olduğunu unutmamak gerektiği bildirilmiştir (Yasin 59-62). [1] Bakara 89 [2] Zuhruf 56, 57, 59, [3] Maide 116-120, A’raf 44-50, Fatır 33-37, Sad 61-67, Taha 124-127 [4] Furkan 24 – 30, Kehf 78-82 [5] Şuara 82, [6] Yasin 25-27, Zuhruf 40-46 [7] Yasin 28-32, 49-53, 59-65, 69, 70 [8] Kasas 65 [9] Raad 43, [10] Yasin 78-82, 22, İsra 48,49, 51, 98, 99 [11] İsra 101-104 [12] Yasin 55-58, Kasas 83-85, A’raf 128-130, En’am 6, Raad 41 [13] Yusuf 42 : Burada Rab kelimesi iki anlamıyla da doğrudur ve geçerlidir. Hz. Yusuf hapisten kurtulan hapis arkadaşına “Fravun’a benden bahset” anlamında “uzkur-ni inde rabbik” demiştir. Oysa dinleyici ve okuyucu , bu sözlerden Hz. Yusuf’un hapis arkadaşına hitaben “Ahirette, Rabb’in huzurunda kendisinin İslam’ı tebliğ ettiğine dair tanıklık etmesini” rica ettiğini de hissetmektedir. Zira kendisi tebliğ etmiş idi (Yusuf 37-40). Nitekim Hz. Musa’yı koruyan meçhul mümin kişi de uyarı olarak o söylediklerinin ileride o mücrimler tarafından Allah’ın huzurunda zikredileceğini beyan eder (Mü’min 44). Peygamberler de sorguya çekilecektir (Maide 116-119), Ayrıca bkz. Mülk 8-11, 26. [14] Sebe 31-35 [15] Mü’min 26, 29 |
|
Hiçbir mazeret "Başarı" nın yerini tutmaz.
|
|
![]() |
|
salihun
Faal Üye ![]() ![]() Kayıt Tarihi: 03Mayıs2008 Konum: Bursa Gönderilenler: 1245 ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() |
Allah razı olsun
Allah c.c İctihadlarınızda isabet ihsan eylesin.
Sizin bu çalışmanızı okuduktan sonra bu ''''Ashabı karye meselinde'''gönderilen elçilerin H.z isa nın havarileridir diyenlerin delillerini merak ettim doğrusu?
İkinci olarak buradaki elçilerin kim olduğunun zikredilmemesinin hikmeti nedir?
Çünkü K.kerimde peygamber kıssaları anlatıldığı yerlerde genel olarak peygamber isimleri açıkça zikrediliyor.Yada sebebi nuzuller peygamber efendimizin hadislerinden anlaşılabiliyor.
Burada zikredilmemesi bu elçilerin peygamber olmadıkları hissini uyandırmıyormu? Düzenleyen salihun - 18Eylül2008 Saat 10:20 |
|
![]() |
|
Necib Mahfuz
Yeni Üye ![]() ![]() Kayıt Tarihi: 17Eylül2008 Gönderilenler: 0 ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() |
benzer bir durum Nahl suresinde
وَضَرَبَ اللّهُ مَثَلاً
قَرْيَةً كَانَتْ آمِنَةً مُّطْمَئِنَّةً يَأْتِيهَا رِزْقُهَا رَغَداً مِّن كُلِّ مَكَانٍ فَكَفَرَتْ بِأَنْعُمِ اللّهِ فَأَذَاقَهَا اللّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُواْ يَصْنَعُونَ {112} وَلَقَدْ جَاءهُمْ رَسُولٌ مِّنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ {113} |
|
Hiçbir mazeret "Başarı" nın yerini tutmaz.
|
|
![]() |
|
Necib Mahfuz
Yeni Üye ![]() ![]() Kayıt Tarihi: 17Eylül2008 Gönderilenler: 0 ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() |
Karye: Kudüs
Rasul: Hz. İsa,
Hz. Süleyman zamanında bolluk bereket içinde yaşayan Kudüs şehri, peygamberin vefatından sonra bozulmuş ve dağılmıştı. Aynı soydan gelen Hz. İsa'yı da "sen Mesih değilsin" diye yalanlamışlardı. Bunun ardından da Hz. Süleyman mabedi (Mescid-i Aksa)2. kez harap edilmişti. bkz. İsra suresi
وَقَضَيْنَا إِلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ فِي الْكِتَابِ لَتُفْسِدُنَّ فِي الأَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْلُنَّ عُلُوّاً كَبِيراً {4} فَإِذَا جَاء وَعْدُ أُولاهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَاداً لَّنَا أُوْلِي بَأْسٍ شَدِيدٍ فَجَاسُواْ خِلاَلَ الدِّيَارِ وَكَانَ وَعْداً مَّفْعُولاً {5} ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَأَمْدَدْنَاكُم بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَجَعَلْنَاكُمْ أَكْثَرَ نَفِيراً {6} إِنْ أَحْسَنتُمْ أَحْسَنتُمْ لِأَنفُسِكُمْ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا فَإِذَا جَاء وَعْدُ الآخِرَةِ لِيَسُوؤُواْ وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُواْ الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُواْ مَا عَلَوْاْ تَتْبِيراً {7} Nekre kalması herkesçe bilindiği içindir. Nekre kalınca bu örnekten bilahare Mekke ve Hz. Muhammed de anlaşılması mümkün olmaktadır. ve hatta bugün bile Nankör devletlerin helak oluşunu burada bulabiliriz. Düzenleyen Necib Mahfuz - 06Ekim2008 Saat 11:57 |
|
Hiçbir mazeret "Başarı" nın yerini tutmaz.
|
|
![]() |
|
![]() ![]() |
||
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |